NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF’İN DEVAMI:
113 - (2223) وحدثني
حجاج بن
الشاعر. حدثني
معلى بن أسد.
حدثنا
عبدالعزيز بن
مختار. حدثنا
يحيى بن عتيق. حدثنا
محمد بن سيرين
عن أبي هريرة.
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لا عدوى
ولا طيرة وأحب
الفأل الصالح".
{113}
Bana Haccâc b. Şâir
rivayet etti. (Dediki): Bana Mualla b. Ese'l rivayet etti. (Dediki): Bize
Abdü'I-Aziz b. Muhtar rivayet etti. (Dediki): Bize Yahya b. Atik rivayet etti.
(Dediki): Bize Muhammed b. Sîrin Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. Şöyle
demiş: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Hastalık bulaşması ve
feşe'üm yoktur. Ama güze! falı severim.» buyurdular.
114 - (2223) حدثني
زهير بن حرب.
حدثنا يزيد بن
هارون. أخبرنا
هشام بن حسان
عن محمد بن
سيرين، عن أبي
هريرة. قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لا عدوى
ولا هامة ولا
طيرة. وأحب
الفأل الصالح".
{114}
Bana Züheyr b. Harb
rivayet etti. (Dediki): Bize Yezîd b. Harun rivâyet etti. (Dediki): Bize Hişâm
b. Hassan, Muhammed b. Sîrin'den, o da Ebû Hureyre'den naklen haber verdi.
Şöyle demiş: Resûlulllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Hastalık buluşması,
baykuş ve teşe'üm yoktur. Ama güze! falı severim.» buyurdular.
İzah:
Bu rivayetleri Buhârî
«Kitâbü't-Tıb»'da tahric etmiştir.
Az yukarda da görüldüğü
gibi tetayyur teşe'üm yani uğursuzluğa ve kötüye yormağa delir. Esas itibariyle
teşe'üm söz, fiil veya görülen bir şeyin kötüsü, sevilmeyeni mânâsına geiir.
Arablar kuşları ve geyikleri ürkütürler, hayvan sağ tarafa giderse onunla
tefaerrük eder, işlerine güçlerine veya yollarına, devam ederler, sol tarafa
giderse yapacakları şeyden dönerler, teşe'ümde yani uğursuzluk yorumunda
bulunurlardı. Bu suretle birçok zamanlar yapacakları işlerden geri kalırlardı.
Şeriat bunu yıkmış, men etmiş, zarar veya fayda hususunda hiçbir tesiri
olmadığını haber vermiştir. İşte teşe'üm yoktur hadîsinin mânâsı budur. Başka
bir hadîste ;
«Teşe'üm şirkdir.»
buyurulmuştur. Yâni teşe'ümün fayda veya zarar verdiğine inanmak şirktir, demektir.
Çünkü cahiliyyet devri Arabları teşe'ümün tesirine inanırlardı. Bu şirktir.
Fal'a gelince:
Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu iyi söz, güzel söz diye tefsir
buyurmuştur. Ulemânın beyânına göre fal hem sevindirici, hem üzücü hususata olabilirse
de ekseriyetle sevinçte kullanılır. Teşe'ümse sadece üzücü ve kötü hususatia
olur. Yalnız mecazen bazı yerlerde sevinç mânâsında kullanılır. Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in falı sevmesi netice itibariyle Allah Teâlâ'dan
bir hayır ve fâide ummayı gösterdiği içindir. Çünkü insan kuvvetli veya zayıf
bir sebepten dolayı Allah'tan bir fâide beklerse ümit cihetinde hatâ etmiş bile
olsa onun bu bekleyişi hayırdır. Fakat Allah'tan tamamiyle ümidini keserse bu
kendisi için şer olur. Teşe'ümde suizan ve belâyı beklemek vardır. Meselâ;
bacasına baykuş konan adam hanesinden birinin öleceği zannına kapılır ve artık
onu için için bekler durur. Falın misâli hastası olan bir kimsenin dışardan
birinin : Ey salim sözünü işiterek hayra yorması, inşaallah bizim hasta da
selâmete erer demesi yahut ihtiyaç sahibi birinin dışardan bulan mânâsına gelen
(Yâ Vâcid) sözünü işiterek hayra yorması ve içinden, inşaallah aradığını
buluyorum, demesidir.
Tenbih: Buradaki faldan
anlaşılan yalnız budur. Yâni bir işi hayra yormaktır. Fal denilince zamanımızda
her yerde âdet olan avuca bakmak, tasa bakmak, kahve fincanına bakmak veya bu
işi sanat edinen falcılara müracaat ederek işlerinin iyi gidip gitmeyeceğine
baktırmak gibi hurafeler fal değil, doğrudan doğruya kehânete dâhildir. BunJara
inanmak da küfürdür. Bu batıl itikad bazı çevrelerde o kadar rağbet görmüştür
ki: «Fala inanma! Fakat falsız da kalma!» sözü darb-ı mesel olmuştur. Bu hususa
din kardeşlerimizin nazarı dikkatlerini celbederiz.